KİTAP ÖNERİLERİ

Jared Diamond- Tüfek Mikrop Çelik

<p> </p> <p>İNSAN TOPLULUKLARININ YAZGILARI</p> <p><em>Tübitak, Haziran 2003</em></p> <p> </p> <p> </p> <p>Yazar Jared Diamond’ın ilk bölümde ortaya koyduğu üzere kitabın amacı, insanlık tarihini başlangıcından itibaren ele alarak farklı kıtalardaki gelişme hızlarını etkileyen dışsal faktörleri objektif bir şekilde ortaya koymak.</p> <p> </p> <p>Bu amaçla kitap çok basit gibi görünen bir soruyla başlıyor:</p> <p>Neden Avrupalılar Amerika’yı keşfetti de Amerikalılar Avrupa’yı keşfetmedi?</p> <p>Fakat cevap o kadar da basit değil. Gerçek nedenleri anlamak için insanlık tarihinin başlangıcına kadar inmek gerekiyor. Bunun için yazar, 7 milyon yıl öncesi ile M.Ö.11000 yılları arasında farklı kıtalardaki insanın gelişimine kısaca göz gezdirip başlangıç noktası olarak M.Ö. 11000 yılını alıyor. Buna sebep olarak da bu tarihte dünyada birkaç bölgede köy hayatının başlamış olması, insanların en son yerleşildiği düşünülen Amerika kıtalarına kadar yayılmış olması, Pleyistosen bölüm ve son Buzul Çağı’nın sona ermesi ve jeologların Dördüncü Dönem dediği dönemin başlamış olması olarak gösteriliyor.</p> <p> </p> <p>Fosil örnekleri, insanlığın ilk ortaya çıkışından yaklaşık 7 milyon yıl sonra, M.Ö. 50000 yıllarında gelişiminde büyük bir ivme gösterdiğini ortaya koyuyor. Bu gelişimi gösteren en önemli kanıtlar ise M.Ö. 50000 ve sonrasına ait birörnek taş aletler, süs eşyaları, bugünkü insanların iskeletlerine benzer iskelet yapısı, olta, dikiş iğnesi, çuvaldız vs. olarak kullanılan kemik aletler, ok ve yaylar, evler, giyecekler ve sanat ürünleri. Bu olguya “Büyük Sıçrama” adı veriliyor.</p> <p> </p> <p>Kitapta Büyük Sıçrama’nın nedenleri de tartışılıyor ve her ikisi de insanlığın gelişmesinde dilin gelişiminin önemine vurgu yapan aşağıdaki olası nedenler öngörülüyor:</p> <p>•Gırtlağın gelişmesi sonucu insan yaratıcılığının etkinleşmesinde büyük rol oynayan dilin anatomik temelinin atılması</p> <p>•Beynin büyüklüğü değişmeden örgütlenişinde meydana gelen bir değişikliğin çağdaş dillere temel oluşturması</p> <p> </p> <p><em>Yiyecek Üretimi ve Evcil Hayvanların Önemi</em></p> <p> </p> <p>Büyük sıçramanın ardından avcı / toplayıcı olarak yaşayan insan topluluklarından bazıları farklı zamanlarda yiyecek üretimine geçmiştir. Bunların bazıları, örneğin Avustralya yerlileri yiyecek üretimine hiç geçmedi, bazıları bağımsız olarak geçti, bazılarıysa komşularından öğrendi. Yiyecek üretiminin önemi tüfek, mikrop ve çeliğin gelişmesinin dolaylı ön koşulu olmasından gelir. Çünkü eşit şartlar altında tüketilecek kalorinin miktarı bakımından yiyecek üretimi avcı / toplayıcılığa göre çok daha yukarıdadır ve tüketilecek kalori ne kadar fazlaysa nüfus da o kadar fazladır. Nüfusun fazlalaşmasının ne gibi etkileri olabileceğini ileriki sayfalarda göreceğiz.</p> <p>Yiyecek üretimi kadar önemli bir diğer etken ise evcil hayvanlardır. Evcil hayvanlar, et, süt olarak doğrudan, gübre ve enerji kaynağı olarak yiyecek üretimine katkı sağlayarak ve taşıt aracı ya da askeri bir araç olarak kullanılmıştır.</p> <p> </p> <p><em>Yiyecek Üretimine Geçiş</em></p> <p> </p> <p>Yiyecek üretiminin ilk olarak İran, Irak, Meksika, Andlar, Çin’in bir kısmı ve Afrika Sahel kuşağında başlamıştır.</p> <p> </p> <p>Yiyecek üretimini iki şekilde başka bölgelere de yayılmıştır. Bunlar:</p> <p> </p> <p>•O yöre insanlarının çiftçiliğe başlaması ile</p> <p>Örn: Mısır, Atlas Okyanusu kıyıları</p> <p>Başka bir yöreden gelen çiftçilerin o yöredeki yerlilerin yerini alması ile (daha hızlı üreyerek, öldürerek, yerinden kovarak vs.)</p> <p>Örn: Kaliforniya, Avustralya, Sibirya</p> <p> </p> <p><em>Yiyecek Üretimine Geçişin Olası Sebepleri:</em></p> <p> </p> <p>•Yaban yiyecek bulmanın güçleşmesi</p> <p>•Evcilleştirilebilir yaban bitkilerin daha çok bulunur hale gelmesi</p> <p>•Teknolojinin gelişmesi</p> <p>•Nüfus yoğunluğunun artması (Kendi kendini hızlandıran süreç)</p> <p>•Sayısal üstünlükle avcı / toplayıcıların yerine geçilmesi</p> <p> </p> <p><em>Yiyecek Üretimine Geçişin Sonuçları:</em></p> <p> </p> <p>•Zaten sayıca fazla olan topluluklar kendileri yiyecek üretimine geçti.</p> <p>•Sayıca fazla olmayan topluluklar yiyecek üreticileri tarafından yok edildi.</p> <p>•Güçlü coğrafi ve ekolojik engeller göç ya da yiyecek üretimini engelleyince avcı / toplayıcılar yakın zamana kadar varlıklarını sürdürebildi.</p> <p> </p> <p><em>Bazı bölge halkları neden bitkileri evcilleştirmeyi başaramadı?</em></p> <p> </p> <p>•<em>İklim  ve iklime uygun bitki örtüsü:</em></p> <p>Akdeniz iklimi uzun ve kurak bir mevsime dayanabilen, yağmurlar başlayınca hemen büyüyen tek yıllık bitkilere olanak verir. Kuraklığa dayanıklı bitkiler oldukları için uzun süre depolanabilirler. Ayrıca fazla büyüyemediği için tüm enerjilerini büyük tohumlar vermeye harcarlar. Bu tohumlar dünyadaki 12 temel tarım ürününün 6’sı oluşturur. Buna karşılık yağışlı bir iklimde daha çok odunsu bitkiler yetişir, bunların çoğunun gövdesi yenmez ve tohumları da depolamaya uygun değildir.</p> <p> </p> <p>•<em>Yaban ataların zaten bol ve verimli olması, çok genetik değişiklik gerektirmemesi:</em></p> <p> </p> <p>Yaban buğdaydan tarım bitkisi olarak yetiştirdiğimiz buğdaya geçişte genlerde tohumların saçılmasını engelleyen bir mutasyonun oluşması yeterliydi. Fakat Amerika kıtalarının en önemli bitkisi olan mısırın sadece birkaç santimetre uzunluğunda olan yaban halinden şimdiki haline gelmesi için pek çok genetik değişiklik yaşaması gerekiyordu.</p> <p> </p> <p>•<em>Erdişi bitkilerin çokluğu:</em></p> <p> </p> <p>İyi mutasyonun nesiller boyunca devam etmesine olanak sağlar.</p> <p> </p> <p>Yiyecek üretiminin ilk ve en verimli şekilde ortaya çıktığı Batı Avrasya Akdeniz iklim kuşağının diğer Akdeniz iklim kuşaklarına göre üstünlükleri bulunur. Bunlar:</p> <p> </p> <p><em>•En geniş Akdeniz iklim kuşağı olması:</em></p> <p> </p> <p>Yüksek bitki ve hayvan çeşitliliğine sahip olmasını sağlamıştır. •<em>Mevsimden mevsime ve yıldan yıla en değişken Akdeniz iklimi olması:</em></p> <p> </p> <p>Bütün değişikliklere uyum gösterme yeteneği geliştirmek zorunda olan tek yıllık bitkilerin gelişmesine olanak sağlamıştır.</p> <p> </p> <p>Bu iki sebebin doğrudan bir sonucu; en büyük tohumlu 56 bitkinin 32 tanesinin yaban atasının Batı Avrasya Akdeniz iklim kuşağında gelişmesidir.</p> <p> </p> <p>•<em>Çok   çeşitli    yükseltiler ve yüzey şekillerine sahip olması:</em></p> <p> </p> <p>Canlı çeşitliliği yükseltiye bağlı olarak da artmıştır. Farklı yükseltilerde yetişen bitkilerin hasat zamanlarının da farklı olması çiftçiliği kolaylaştırmıştır.</p> <p> </p> <p>Tüm bu sebeplerin ortak bir sonucu da evcilleştirmeye aday büyük memelilerin diğer kıtalara göre daha fazla çeşitliliğe sahip olmasıydı.</p> <p>En önemli 5 evcil memelinin 4’ü (koyun, keçi, domuz ve inek), 8 temel bitkiden 6’sı (çift sıralı buğday, teksıralı buğday, arpa, mercimek, bezelye, nohut, acı burçak ve keten) Batı Avrasya’da evcilleştirildi.</p> <p> </p> <p>Bütün bu etkiler sayesinde Batı Avrasya iklim kuşağı, (ya da Bereketli Hilal’de) güçlü ve dengeli bir biyolojik paket sunuyordu. Bu paket Bereketli Hilal’in ilk çiftçilerinin karbonhidrat, protein, yağ, giyecek, yük taşıma ve ulaşım gibi ihtiyaçlarını gideriyordu.</p> <p> </p> <p>Mezoamerika’da ise bunun tam tersi bir durum söz konusuydu. Bu bölgede evcilleştirilebilecek sadece iki hayvan bulunuyordu. Bunlar da inek, koyun, keçi ve domuzlar ile yarışamayacak olan köpek ve hindiydi. Başlıca besin kaynağı olan mısır ise evcilleştirmesi çok zor bir bitkiydi. Bu nedenle Bereketli Hilal’de tarım ve hayvancılık M.Ö. 6000 yılında başlarken Mezoamerika’da M.Ö. yaklaşık 1500 yılına kadar başlayamadı.</p> <p> </p> <p><em>Hayvanların Evcilleştirilmesi</em></p> <p> </p> <p>Kitapta, hayvanların evcilleştirilmesi ise Tolstoy’un ünlü romanının ilk cümlesi ile anlatılabilecek bir ilkeyle açıklanmaya başlamış.</p> <p> </p> <p>Anna Karenina ilkesi:</p> <p>“Mutlu ailelerin hepsi birbirine benzer; mutsuz ailelerin mutsuzluğuysa kendine özgüdür.”</p> <p> </p> <p>Bunu evcil hayvanlara uyarlarsak, şöyle söylememiz gerekir. “Evcilleştirilebilen hayvanların hepsi birbirine benzer; her evcilleştirilemeyen hayvanın evcilleştirilememe nedeni farklıdır.”</p> <p>Evcilleştirilebilen hayvanların ortak özellikleri:</p> <p> </p> <p>•<em>Beslenme verimi:</em></p> <p> </p> <p>Yenilen şeyin biyokütlesinin bunu yiyen canlının biyokütlesine dönüşmesinde verim %10’dur. Örneğin, 500 kg’luk bir inek yetiştirmek için 5000 kg mısır gerekir. Fakat 500 kg’luk bir etobur yetiştirmek için 50000 kg mısırla beslenmiş 5000 kg otobur gerekir. Bu yüzden evcilleştirilmiş hayvanların hepsi de otoburdur. ( Bir istisna olan köpek hem etobur hem otoburdur.)</p> <p> </p> <p><em>•Büyüme hızı:</em></p> <p> </p> <p>Çok et verebilecek olmasına rağmen büyüme hızları çok yavaş olan goril ve fil gibi hayvanlar evcilleştirilmemiştir.</p> <p> </p> <p><em>•Bir yere kapatarak yetiştirmenin zorlukları:</em></p> <p>Bazı hayvanlar mahremiyet duygusu ya da kendi bölgelerine yabancıları almama güdüsü nedeniyle evcilleştirilememiştir. (Örneğin, Andlar’da yaşayan bir çeşit yaban devesi olan vikunya)</p> <p> </p> <p> </p> <p><em>•Kötü huyluluk </em></p> <p> </p> <p>Örnekler: Afrika mandası, Afrika’da her yıl aslanlardan daha fazla insan öldüren gergedanlar, zebralar</p> <p> </p> <p><em>•Korku ve telaş eğilimi</em></p> <p> </p> <p>Tehlike karşısında bazı hayvanlar diğerlerine göre daha çok korku vetelaşa kapılarak kaçma eğilimi gösterirler. Bu hayvanlar kapalı bir yere konduğunda</p> <p>teleşa kapılarak oradan çıkmaya çalışırken kendilerine zarar verirler. Buna örnek ceylanlardır.</p> <p> </p> <p> </p> <p><em>•Toplumsal yapı</em></p> <p> </p> <p>Toplumsal hayvanlar güdülenmeye yatkındır. İçgüdüsel olarak bir önderin peşinden giderler. Buna örnek at, koyun, keçi gösterilebilir.</p> <p> </p> <p>Evcilleştirebilir hayvanların sayısının Avrasya’da daha çok olmasının nedenleri:</p> <p><em>•</em>Avrasya’nın sahip olduğu geniş topraklarda iklim ve bitki örtüsü çeşitliliğinin de fazla olması</p> <p> </p> <p><em>•</em>Pleyistosen Bölüm’ün sonunda (yani buzların eriyip insanların ortaya çıktığı zaman) büyük bir dalga halinde soylar tükenirken evcilleştirme adaylarının çoğunu kaybeden kıtaların Avrasya değil, Avustralya ve Amerika olması</p> <p> </p> <p><em>•</em>Avrasya’da hayatta kalmış türlerin daha büyük bir yüzdesinin evcilleştirmeye uygun çıkması</p> <p> </p> <p><em>Kıtaların Ana Eksenlerinin Etkisi</em></p> <p> </p> <p>Yiyecek üretimi, hayvanların evcilleştirilmesi kadar bunların yayılma hızları da farklı kıtalardaki tarihsel gelişimi etkilemiştir. Yayılma hızını belirleyen en önemli etken ise kıtaların ana eksenlerinin durumudur.</p> <p>Aynı enlem üzerindeki bölgeler iklim, bitki örtüsü, canlı varlığı, hasatlıklara gösterilen direnç açısından benzerlik gösterir.</p> <p>Amerika kıtaları ve Afrika sahip olduğu Kuzey - Güney ekseni nedeniyle Doğu - Batı eksenine sahip Avrasya’ya göre şanssızdır. Afrika’da orta tropikal iklim kuşağı kuzeyde evcilleştirilmiş olan bitkilerin güneye yayılmasına olanak vermemiştir. Bu nedenle şimdinin en verimli tarım bölgelerinden olan Güney Afrika’nın Cape Town bölgesine tarım ancak sömürgecilerin gemileriyle taşınan tohumlarıyla gelmiştir.</p> <p> </p> <p><em>Mikropların Ortaya Çıkışı</em></p> <p> </p> <p>Bütün bu gelişmeler bazı ölümcül yan ürünlerin ortaya çıkmasına da neden olmuştur. Bu yan ürün yakın tarihimizde savaşlardan daha çok can almış olan mikroplardır.</p> <p> </p> <p>Mikropların gelişmesinin nedenleri ise:</p> <p><em>•</em>Nüfus artışı</p> <p><em>•</em>Yerleşik hayat</p> <p><em>•</em>Tarım (Gübrekullanımı, depolara dadanan kemirgenler)</p> <p>•Evcil hayvanlar</p> <p> </p> <p>Şu an çok aşina olduğumuz bulaşıcı hastalıklara neden olan mikropların kökenleri bizim gibi toplumsal yaşam süren diğer hayvanlardır. Kızamık, tüberküloz, çiçek, mikrobunun kökeni sığır, boğmacanın kökeni domuz ve köpek, gribin kökeni ise domuz ve ördektir.</p> <p><em>Teknoloji ve Toplumsal Sistemlerin Evrim</em>i</p> <p> </p> <p><em>İcatların yayılma şekli:</em></p> <p> </p> <p><em>•</em>İcadı gören ya da duyan toplumların alması</p> <p><em>•</em>İcadı yapan toplumun diğeri karşısında güçlü duruma geçerek onun yerini alması</p> <p> </p> <p><em>Teknolojinin gelişmesindeki etkenler:</em></p> <p> </p> <p><em>•</em>Yerleşik hayat sayesinde edinilebilen taşınamaz mülkler</p> <p><em>•</em>Yiyecek üretmeyen uzmanların ortaya çıkması</p> <p><em>•</em>Coğrafi ve çevresel engeller bulunmaması ( teknoloji değiş- tokuşu)</p> <p><em>•</em>Nüfus (birbiriyle rekabet eden toplumların fazlalığı, bir toplum içindeki mucitlerin fazlalığı)</p> <p> </p> <p><em>Karmaşık toplumsal sistemlerin oluşması:</em></p> <p> </p> <p>Nüfus artışıyla gelen;</p> <p> </p> <p><em>•</em>Çatışmaların artışı</p> <p><em>•</em>Hep birlikte karar vermenin olanaksızlığı</p> <p><em>•</em>Ekonomik kaygılar</p> <p><em>•</em>Nüfus yoğunluğu</p> <p> </p> <p><em>Neden-Sonuç Zinciri Şeması</em></p> <p> </p> <p>Kitabın 96. sayfasında yer alan Şekil 4.1’te yukarıda anlatılan neden- sonuç ilişkisi kısaca aşağıdaki gibi özetlenmiş.</p> <p> </p> <p>Kitapta tüm bu neden - sonuç zinciri ilişkileri ayrıntılı olarak incelendikten sonra son kısımda bu bilgiler ışığında her kıtanın tarihsel gelişimi kısaca ele alınmış.</p> <p> </p> <p>Sonsöz kısmında ise yazar, her ne kadar oldukça ayrıntılı ve ikna edici bir şekilde görüşlerini aktarsa da kendisi de halen cevap bekleyen kimi sorularının bulunduğunu ve bunların belki de başka bir (ya da birkaç) kitabın konusu olduğunu belirtmeyi de ihmal etmemiş.</p> <p> </p> <p>Sonuç olarak kitap, dünya tarihi ya da insanlık tarihine merak duyanlar için belki de bildiğimiz ama harmanlamadığımız bazı bilgileri sentezlemek ve yeniden yorumlamak için önümüze bir kapı açıyor.</p> <p> </p> <p>GÜNEŞ  TEPECİK</p> <p> </p> <p> </p> <p> </p>