BABİL KULESİ MAKALELER

“NASIL?” SORUSUNA TEK CEVAP: NEDEN?

Saniyeler saniyeleri, günler günleri ve yıllar yılları kovalarken  hayat denen nehrin ortasında veya kenarında akıyoruz.  Ya da küçük bir köşede rahat rahat duruyor da olabiliriz.

Bu yazı “rahatlık” arzusunu sorgularken doğdu. Rahatlık ile ilgili bir filozofun yazdıkları beni aydınlattı. “Bana hep ‘Nasıl?' ile başlayan sorular soruyorsunuz, hâlbuki ‘Neden?' sorusudur asıl cevap. Zen koanlarındaki şimşek çakması gibi bir çaktı ve tekrar derin karanlığa büründüm. Bu beni aydınlığı tefekkür etmeye ve unutmamak adına yazıyı yazmaya götürdü.”

 Çağan Irmak'ın “Dedemin İnsanları” filmi şu cümle ile başlar:

“Yaşanmış hikâyenin yaşanmış insanlarından:

Neden? '6 soru cümlesi içinden ilk akla gelenin  en cevapsız oluşu ilginçtir.' Sorunun aslında her cevabı yeni bir cevaptır. Hâlbuki ‘Kim, nasıl vb.' soru kelimelerinin her birinin tek ve somut, elle dokunulabilir bir cevabı varken ‘Neden?' sorusu derindir.”

Peki, neden daha çok “Nasıl?” sorusunu kullanıyoruz?

“Nasıl?” : Konfor sağlamaktadır.

Ezberciliğin rahatlığını sağlar, hemen yöntem üretilebilir ama bir tırtılın koza içindeki sancısının yaşanmamışlığından dolayı hafıza üretemez. Kısa vadelidir ve hızlıdır.

Çıkarlarımızı kollar ve çıkarlarımıza hizmet eder.

Daha popülisttir.

Neden “Neden?” sorusu?

Daha derinlere dalabilmek için, zira denizin güzelliği ve dengeli hali derinlerdedir. Derinlere ulaşmak disiplinli bir çaba gerektirerek; çabayı göstereni, zorluklara direneni dönüştürür.

Bilimin temel sorusudur. Bir parça evrene dair bilgimiz varsa ve bilgi edinmeyi sürdürmeye devam ediyorsak bu soruyu sormanın sonucudur.

Farkındalık ve anlam ancak bu soru didiklendikçe aydınlanır.

İyi bir nedeni olan, dikkati ve konsantrasyonu büyütür.

İrade ancak bu süreci sürdürdükçe olgunlaşır.

Hafıza ancak bu soru ile temellenir. Temeli çürük bir hafıza, ilk depremde kendini unutkanlık toprağının içinde ufacık olmuş moloza dönüşmüş bulur.

En önemlisi bu soru sorulduğunda, anlamlı bir neden varsa kişisel olarak değişen engellerimizle savaşmak için ikna edilmeye ve yöntemler aramaya gerek kalmaz. İlginçtir ki, günümüzde kilo vermek için bile birçok yöntem var ama hala şişmanız ve şişmanlık dünya çapında salgın olarak kabul edilen bir hastalıktır. Halbuki insan aşık olduğunda beğenilmek için bile tığ gibi olması sadece zaman meselesidir.

Anlamlı bir neden varsa, aracımızın el freni kalkar ve biz el freni çekilmiş bir aracın gaz pedalına basmak için değişik yöntemler üretir, “Nasıl?” sorusundan sıyrılır ve doğal oluruz.

Saniyeler saniyeleri, günler günleri ve yıllar yılları kovalarken  hayat denen nehrin ortasında veya kenarında akıyoruz. Ya da küçük bir köşede rahat rahat duruyor da olabiliriz. Peki, nereye doğru ak(m)ıyoruz? Neden?